ManşetSiyaset

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN; “ANAYASANIN İLK DÖRT MADDESİYLE İLGİLİ PARTİMİZİN VE CUMHUR İTTİFAKI’NIN HERHANGİ BİR SORUNU YOK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “12 Eylül rejiminin silah dipçiğiyle millete dayattığı mevcut anayasamızın yapılan onca revizyona rağmen Türkiye’ye ve demokrasisine dar geldiğini Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğunu her geçen gün net bir şekilde görebiliyoruz. Ön yargıların esiri olarak ileri demokrasi hedefimize varılamayacağını herkesin idrak etmesini bekliyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Türkiye yüzyılının inşası için içeride ve dışarıda gece-gündüz koşturmaya devam ediyoruz. Daha adil bir dünya, daha müreffeh bir Türkiye idealine ulaşıncaya kadar inşallah durmadan, dinlenmeden çalışacağız. Son Kabine toplantımızdan bu yana iç siyasette ve dış politikada yine yoğun bir gündemle çalışmalarımızı sürdürdük.

“ANAYASANIN İLK DÖRT MADDESİYLE İLGİLİ PARTİMİZİN VE CUMHUR İTTİFAKI’NIN HERHANGİ BİR SORUNU YOK”

1 Ekim Salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisimizin 28. Dönem 3. Yasama Yılı’nın açılışını yaptık. Meclis hitabımızda Türk demokrasisini darbe anayasası utancından bir an önce kurtararak, yeni sivil bir anayasayla buluşturma irademizi teyit ettik. 12 Eylül rejiminin silah dipçiğiyle millete dayattığı mevcut anayasamızın yapılan onca revizyona rağmen Türkiye’ye ve demokrasisine dar geldiğini, Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğunu her geçen gün net bir şekilde görebiliyoruz. Ön yargıların esiri olarak ileri demokrasi hedefimize varılamayacağını herkesin idrak etmesini bekliyor, tüm siyasi partilerin yeni anayasa çağrımıza yapıcı cevap vermelerini samimiyetle temenni ediyoruz.

Anayasanın ilk dört maddesiyle ilgili daha önce defalarca kamuoyuna açıkladığımız üzere partimizin ve Cumhur İttifakı’nın herhangi bir sorununun olmadığını, ilk dört madde üzerinden yapılan tartışmaların da sürece katkı sağlamadığını tekraren ifade etmek istiyorum.

“İSRAİL, BÖLGEYİ ATEŞE ATIYOR”

Yeni yasama yılı açılışında ayrıca ülkemizin karşı karşıya olduğu güvenlik sınamalarını kamuoyumuzla paylaştık. İsrail’in Gazze’ye saldırısıyla yaktığı ateş dini fanatizmle hareket eden mevcut hükûmet tarafından tüm bölgeye yayılıyor. 7 Ekim’den itibaren meselenin ne Gazze, ne de Hamas olduğunu, asıl niyetin işgal politikasını devam ettirmek olduğunu çok sık dile getirdik. İsrail’in Gazze’de durmayacağını, gözünü bölgedeki diğer ülkelere dikeceğini ilk günden beri her fırsatta ifade ettik. Bu ikazlarımızdan dolayı bazı dostlarımızın ve ülkemiz içindeki malum kesimlerin haksız eleştirilerine maruz kaldık. Bizi niyet okuyuculuğuyla, krizi abartmakla itham edenler oldu. Bizi dış politikayı iç siyasete alet etmekle suçlayanlar oldu. Ancak, İsrail’in Lübnan’a yönelik başlattığı son saldırılar endişelerimizin ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha gösterdi. Netanyahu kabinesinden yapılan açıklamalar İsrail’in Lübnan’ı işgalle de yetinmeyeceğini çok net biçimde işaret ediyor. İsrail yönetiminin Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Geçici Barış Gücü’ne saldıracak, Barış Gücü’nü tehdit edecek kadar küstahlaşması idrak kapıları hâlen açık olanlar için konunun ciddiyetini ispata kâfidir.

“İSRAİL HÜKÛMETİ, AMERİKA VE AVRUPA’NIN KOŞULSUZ DESTEĞİNİ ALDIĞI MÜDDETÇE SALDIRILARINI DURDURMAYACAK”

Burada şunu da söylemek zorundayım: Kendi personellerini dahi koruyamayan bir Birleşmiş Milletler görüntüsü uluslararası sistem adına utanç ve kaygı vericidir. Güvenlik Konseyi’nin İsrail’i durdurmak için daha neyi beklediğini açıkçası biz de merak ediyoruz. Düşünebiliyor musunuz, İsrail tankları UNIFIL bölgesine giriyor, Barış Gücü askerlerine saldırıyor, hatta bir kısmını yaralıyor, ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tüm bu haydutlukları tribünden sadece seyrediyor. Bunun adı acizliktir, İsrail saldırganlığına teslim olmaktır. Biz işte bunun için yıllardır ‘dünya beşten büyüktür’ diyoruz. Bu adaletsiz tablonun değişmesi için bundan sonra da hakikatleri gür bir sesle dillendirmeye devam edeceğiz.

Gelinen noktada şu gerçeği hepimiz görmekteyiz: Siyonist emeller peşinde koşan İsrail hükûmeti, Amerika ve Avrupa’nın koşulsuz desteğini aldığı müddetçe saldırılarını durdurmayacak. Dışişleri ve Savunma Bakanlarımız Meclis’in kapalı oturumunda amacın, niyetin, asıl planın ne olduğunu izah etmişlerdir. 7 Ekim sonrasındaki vahşete rağmen tehdide gözlerini kapatanlara ne yaparsak yapalım bazı gerçekleri kabul ettiremeyeceğimizi biliyoruz. Bugün İsrail’in gönüllü sözcülüğünü üstlenenlerin geçmişte bölücü terör örgütünün Suriye uzantısı için de aynı cümleleri kurduklarını unutmadık. Terör tehdidini bertaraf etmek amacıyla Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyine yönelik operasyonlarımıza en fazla tepki gösterenler de yine bunlardı. FETÖ ihanet çetesine karşı mücadelemizi dinamitlemeye çalışanların aynı kesimler olması elbette şaşırtıcı değildir.

“CAYDIRICILIK GÜCÜMÜZ NE KADAR YÜKSEK OLURSA KENDİMİZİ KORUMA İMKÂNIMIZ ARTACAK”

Bakınız burada mesele asla tehdidin kaynağı değildir, idrak melekelerinin tamamen kapalı olmasıdır. Öyle bir hayal dünyasında yaşıyorlar ki, hem Türkiye’nin gerçeklerinden kopuklar, hem de bölgemizi ve dünyayı takip etmekten acizler. Gelişmeleri Türkiye eksenli okumak yerine Batı merkezli okumak hastalığından kendilerini bir türlü kurtaramıyorlar. Tekrar ediyorum, Savunma ve Dışişleri Bakanlarımız karşımızdaki tabloyu çok net biçimde ortaya koymuşlardır. Tüm bu gerçeklere rağmen ülkenin ve milletin güvenliğine dair meseleleri polemik konusu yapanları milletimizin takdirine bırakıyorum. Biz onları itibar etmeden gereken tüm tedbirleri alıyoruz ve alacağız. Ülke olarak caydırıcılık gücümüz ne kadar yüksek olursa bölgemizdeki ateşten kendimizi koruma imkânımızın o derece artacağının farkındayız. Tüm bölgemizi kasıp kavuran bu kriz fırtınasından Türkiye’yi suhuletle çıkartmakta kararlıyız.

Yakından ilgilendiğimiz bir başka acil konu da şudur: Refah Sınır Kapısı’nın İsrail güçleri tarafından işgaliyle birlikte ne yazık ki Gazze’ye ulaştırılan yardım miktarında ciddi düşüş oldu. İsrail özellikle bölgede önemli faaliyetler yürüten Filistin mültecilerine yardım ajansını terörize ederek yardımları engellemeye çalışıyor. Kış mevsimi gelmeden mümkün olan tüm yolları kullanarak ihtiyaç sahibi Gazze halkına yardımlarımızı ulaştırmanın gayretindeyiz.

Artan hava ve kara saldırıları karşısında Lübnan’daki vatandaşlarımızın tahliyesini de gerçekleştiriyoruz. Geçtiğimiz günlerde hem bölgeye 300 ton civarında yardım ulaştırdık, hem de Beyrut Limanı’ndan Bayraktar ve Sancak gemilerimizle toplam 966 kişinin tahliyesini yaptık. İhtiyaç ve talep olması hâlinde tahliye operasyonlarımız sürecek.

Buradan bir kez daha Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızı, AFAD’ımızı, MİT Başkanlığımızı, sürecin koordinasyonu yürüten Dışişleri ve Savunma Bakanlıklarımızı ayrı ayrı tebrik ediyorum.

Böylesi insani bir meselede dahi ırkçı atak geçiren, yalan ve iftiralarla tahliye operasyonumuza kara çalan gazeteci ve siyasetçi kılıklı insanlık müsveddelerini de milletimizin vicdanına havale ediyorum.” ifadelerini kullandı.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu